28 Ağustos 2011 Pazar

Mutlu Bayramlar


glitter-graphics.com

En güzel bayramları ve aydınlık günleri ulusça yaşamak dileği ile...

First Flying Man in History: Hezarfen the movie

Tolga Arı Yönetmiş.. Değişik bir “Hezarfen” yorumu.

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Artist: Alexander Maskaev / Masal Dünyasında Gezinti

Alexander Maskaev 1959 yılında doğdu. O Sanatlar Tümen Okulu, şövale resim Fakültesi'nden mezun oldu. Rusya Profesyonel Sanatçılar Birliği üyesidir. Yaşıyor ve Lukhovitsy Moskova bölgede çalışıyor. Moskova ve Rusya'da çok sayıda sanat galerisi ile işbirliği yapmaktadır. Yapıtları Rusya, Japonya, İtalya, Almanya ve diğer ülkelerde özel koleksiyonlarda yer almaktadır. Çocuklar ve yetişkinler için peri masallarını çağrıştıran müthiş tabloları var. Özellikle kedilerin büyülü dünyasını çok güzel aktarmaktadır tuvaline..




25 Ağustos 2011 Perşembe

Artist: Jacek Yerka (d. Toruń, Polonya, 1952)

Polonyalı sürrealist ressam.

Resimlerinde fantastik ögeler kullanmış. İnsan figürüne resimerinde pek az yer vermiş..
Web SayfasıBurada












21 Ağustos 2011 Pazar

Artist : Franz Mark- Mavi At

Alman ressam Franz Marc, 1880 yılında Münih'te doğmuş. Babası Wilhelm, profesyonel bir manzara ressamı , annesi Sophie katı bir Kalvinistmiş. 1900 yılında, Marc da çalışmaya başlamış. Münih Güzel Sanatlar Akademisi'nde eğitim almış.Gabriel von Hackl ve Wilhelm von Diez onun öğretmenleri olmuşlar. 1903 ve 1907 yılları arasında Fransa'da , Paris'te çalışmış ve tekniğini geliştirmiş, şehir müzelerini ziyaret etmiş ve birçok resimleri de kopyalamış. Bu oldukça geleneksel bir yoldur. Paris'te, sanatsal çevrelerde sıkça çok sayıda sanatçı ile karşılaşarak sanatında ilerlemiş. Özellikle Vincent van Gogh ile yakınlaşmış.

Eserin Adı: Mavi At I
Orjinal Ebadı: 112 x 84 ,5 cm
Tarih: 1911
Bulunduğu Yer: Berlin, Özel Koleksiyon

Franz Marc, zamanının materyalizm karşıtı, idealist bir sanatçıymış. Sembol olarak hayvanları boyamış. Marc'ın sanatında hayvanlar nadiren izole olarak boyanmıştır. Bunlar mükemmel bir uyum içinde yaşadıkları doğal dünya ile idealize edilmiş yaratıklar olarak görülüyor.

Franz Marc, yüksek bir ruhsal düzlemde bir hayat özlemini çekiyormuş. Aslında o, sanatçı olmadan önce, rahiplik (İlahiyat) okumuş. İronik olarak ölümü, umutları ve hayalleri ile üzücü bir çelişki olmuş. 1. Dünya Savaşı başlangıcında orduda hizmet için gönüllü olmuş. Uzun ve kanlı savaş yıllarında resim yapamamış. Saldırı sırasında, 1916 yılında bir şarapnel parçası tarafından öldürülmüş.

18 Ağustos 2011 Perşembe

Artist: Edgar Degas (1834–1917)

Fransız ressam Edgar Degas, en çok balerin resimleri ile ünlü olmuştur.








14 Ağustos 2011 Pazar

Vilma kitap okuyor

Yapıtın adı ''"Vilma reading a Book"
Sanatçı, 20. yüzyılın ilk yarısının en büyük sanatçılarından biri kabul edilen T.F.Simon

Portreleri, figüratifleri ve peyzajları eşsiz güzellikte.

Benim en sevdiklerimden biri; ''Vilma kitap okuyor'' adlı tablosu. Karton üzerine yağlıboya (eskiz), 41,5 x 46,5 cm, yaklaşık 1912.
Sanatçının eşi Vilma Paris'teki evinde. Bu tabloda divana uzanmış Vilma kitap okuyor. Pencere açık, dışarıda çiçeklerle dolu bir bakçe var. Muhtemelen bir yaz günü, vazoda taze güller var. Evin kedisi de odada. ''İşte huzur!'' diye düşündüğüm bir ortam resmedilmiş.

9 Ağustos 2011 Salı

Artist: Mark Pettit

Günümüz sanatçılarından. Amerika'da yaşıyor..
"Gondolas at San Marcos Vallaressa"
"Gondolas at San Marcos Vallaressa"


"Wine & Grapes"


"Rio del Angelo"


"Tuscan Fattoria"

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Biri bana masal anlatsa..

Masal diyorum..

Bildiğiniz eski masallardan.

Kaf Dağı'ndan, dere tepe düz gidilen, sonra da bir arpa boyu yol alınan gizemli ülkelerden...

Masal dinlemek istiyorum, eski masallardan.

Onların bir ruhu bir mantığı vardı.

Yenileri var ya; kandırmaca.. Canım acıyor dinledikçe.

7 Ağustos 2011 Pazar

Artist: Phan Thu Trang

Çokça leke, az figüratif ve olağanüstü soft renklerle bir ilüzyon bana göre..













6 Ağustos 2011 Cumartesi

Artist: Octavio Ocampo

Meksikalı muralist ressam Ocampo, Meksika'nın yetiştirdiği en ünlü ressamlardan biridir. Tarzı zaman zaman alaycı ve eleştireldir. Akılda kalıcı motiflere sahip eserlerinde, detaylı küçük parçalar, ince bir ustalıkla birleştirilir ve daha büyük bir imgeye dönüşür. Eserlerinden uzaklaştıkça detayların solması sonucuoptik bir ilüzyon meydana gelir. Ocampo stilini "metamorfik" olarak tanımlar.







3 Ağustos 2011 Çarşamba

Kısa kısa -şeytanın yaz dedikleri



Kim olduğumu bilmediğim anlar oluyor. Neyse ki genellikle kim olmadığımı biliyorum..

Kim demiş pek de iyi bilmiyorum. Napolyon galiba;
''Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya çalışacaksın'' diye. Adam mazohist midir nedir?

Eski kocam çok hastaymış. Hızlı yaşamak istedi, hızını alamadı, tökezledi. Şimdi ağlaması içime dokunmadı değil. Umarım iyileşir.. ''İyi ol ama benden uzak ol!''

Pazarda, genç kadını ağlatan yaşlı cadıyı görüyorum ara sıra. O olayı yazmıştım daha önce. Yine aynı hain bakışlarla sağa sola bakıyor, çatacak yer arıyor sanki. ''Umarım evrene gönderdiğin tüm olumsuz enerji dönüp seni bulur yine!''

Hüsnü Mübarek 30 yıl demir yumrukla yönetti. Şimdi kafeste yargılanıyor..

Dereden tepeden, içselden dışsaldan bunca alakasız laftan sonra Lao Tzu geldi aklıma:
''Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir, karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.''

Bu bilgece sözlerden bir şeyler çıkarılabilir. Ben seviyorum Lao Tzu Usta'yı. 2500 önce yaşamış ama hala birilerine yol gösterebiliyor.

Susuzluk



Dün zorunlu olarak dışarı çıktım, kent merkezine gittim. Hava cehennem gibi sıcak. Nemden nefes alınmıyor. Yine de ortalık kalabalık. Herkesin işi gücü var demek ki.. Bir bankadan dışarı çıkar çıkmaz onunla göz göze geldim.. Kuyruğunun yarısı kopmuş, siyah iri bir sokak köpeği. Kulağında koca bir plastik küpe, aslında büyükbaş hayvanlar için üretilenlerden. Ayağımın dibinde bitiverdi ama çok da ürkek bakışlarla bakıyordu. Elim otomatik olarak başına gitti. Okşamamla takıldı peşime. Köşe başındaki ilk büfeden su alıp içirmek geçti içimden. Dolap tıka basa soğuk su dolu ama ona su verebileceğim bir kap yok. İkinci denemem hem simit, poğaça vs hem de içecek bir şeyler satan bir dükkan oldu. Orada da kap yok. Sattıkları kurabiyeleri poşetlere koyuyor olmalılar. Üçüncüde bir dondurmacıya daldım. Satıcı sırıtarak fırladı ''buyrun efendim!'' diyerek. ''Bir şişe su bir de kap rica edeyim, şu hayvancığa su vereceğim'' deyince, ''Siz de her yeri sardınız, insanlardan çok hayvanları seviyorsunuz'' gibi saçma sözler etmeye başladı. Aynı zamanda eline su vereceğim kabı alıp su dolabına yöneldiği için duymazdan geldim. Yoksa ağzının payını vermem çok kolay.. Parasını ödeyip dükkanın köşesinde suyu doldurdum kaba. Bakanlar, fısıldaşanlar umurumda bile olmadan bekledim içmesini. Bekledim ki tekme yemeden bitirsin diye. Sonuna kadar içti. Başını sevdim ve ''Hadi bakalım, hoşçakal'' deyip devam ettim yoluma. Dönüp baktım, artık beni izlemiyordu.