26 Eylül 2011 Pazartesi

Artist:Rakunenko Valentine / Masalsı Tablolar

Rakunenko Valentine

1955 doğumlu
1974 yılında Dnepropetrovsk Sanat Koleji'nden mezun oldu.
1987 yılından bu yana Ukrayna Sanatçılar Ulusal Birliği üyesi.
Birçok ulusal ve tüm Birlik sergilerine katıldı.
1998 ve 2001 yılında Kiev Resim Trienali'nde konuşma yaptı.
Eserleri özel galerilerde, Polonya, Yugoslavya
Almanya, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri'nde.
Sanatçı yağlı boya, guaj, pastel ile çalışıyor.


Bu tablonun adı ''Adil''

Ve ''Masal Kenti''











25 Eylül 2011 Pazar

Artist:Mary Minifie

Mary Minifie 1951 yılında Pennsylvania'da doğdu. Kahire, Mısır, Oxford, İngiltere, Avusturya, Viyana, ve İstanbul'da yaşayan ve sanat yaşamı boyunca çoğunlukla yurtdışında çalışan sanatçı  1985 yılından bu yana, o Groton, Massachusetts'te yaşıyor. Portreleri, figüratifleri ve ölüdoğa çalışmaları  çok beğeniliyor.








 

Ayrılık sonrası



Sahildeki küçük , durağan kasaban senin olsun. Kırık pişmanlıklarım ve çaresizliğimse benim.. Küçük bahçen, zeytin ağaçların, ellerimle diktiğim yabani sıklamenler senin olsun. Ben anılara bile dayanamıyorum, gerçeği sende kalsın. Sabahları tırmandığımız dağ yolu da senin olsun ya da her sabah yürüdüğümüz sahil yolu ve sonunda ulaştığımız çok sevdiğin sıcak ekmeklerle dolu fırın.. Hepsi senin olsun. Bir poğaça da benim için al ve bekleşen aç kedilerle paylaş birazcık hatırım kaldıysa.. Demli çaylar içtiğimiz sahil kahveleri, denizin yanıbaşında kızarmış balık yediğimiz mütevazı otel lokantası..... Hepsi, hepsi senin olsun..Senin olsun; ben kırılmışlığımla, yalnızlığımla başetmeye çalışırken bunları düşünmek istemiyorum. Belleğimde kalan o görüntüler, o film kareleri sadece acı veriyor ve yaralarımı sağaltmıyor. Sen madem dayanabiliyorsun bensiz o ortamlarda yaşamağa, yaşa gönlünce..

Büyülenerek etrafı seyrettiğimiz Zeus Sunağı'nda geçen anlarımızı anımsıyor musun? Zeus tanığım olsun sevdim seni. Hesapsız kitapsız ve kendim gibi bilerek.. Aklımın ucundan bile geçmedi başka türlüsü. Yanımdayken mutluydun, huzurluydun.. Yüzüme bakınca yüzün aydınlanırdı. Sen nasıl altı yıldır dünyamı aydınlatan ışığım oldunsa, ben de senin için öyleyim sanıyordum. Çünkü bunu yalnız sözlerinle değil, yüzünün her çizgisi ile, her davranışınla söylüyordun. Bu kadar çok sevilmeyi hak edecek ne yaptığımı sorduğum zaman, gülümsüyordun . ''Ben'' olmamın yeterli olduğunu söylüyordun. ''Karım, Karıcığım'' derken yüzünde güller açıyordu.

Peki ne oldu? Yanında ol(a)madığım zamanlarda ne oldu da bitti bu rüya? Rüya diyorum, çünkü bugün bambaşka bir durumdayım.. ''Asla ayrılamayız'' derken, bir daha hiç karşılaşmayacağımız gerçeği ile yaşamak zorundayım. Tabii ki buna yaşamak denirse.

Belki inanmayacaksın ama yine de senin iyi olmanı dilemekten alıkoyamıyorum kendimi. Bir başkası bu durumu yaşasa ve böyle hissettiğini söylese ''olacak şey değil'' derdim. Yadsımayı bırak, kınayıp aşağılardım bile.. Ne var ki böyle hissediyorum..Özlüyorum, merak ediyorum ve tüm incinmişliğime karşın iyi ve mutlu olmanı istiyorum. Hem de bütün kalbimle....

Doğru olanı yapıyoruz, iletişimsizliği tercih ediyoruz. Özellikle ben istemiştim böyle olmasını. ''Sakın arayıp sorma, işler yolunda gitmezse beni arama!'' diye kesin talimatlar vermiştim. Oysa hiç haber alamamak ne zormuş. Nasıl olduğunu bilmemek bir handikapmış. Ne yalan söyleyeyim, gururu mururu unutalı çok oldu. İki satır haberin gelse kendime geleceğim.. Belki yanıt yazmam ama senden haber almayı çok isterdim...Varsayımlarla yaşamak zihnimi karmakarışık ediyor. Zeki, güçlü, kararlı kadın olmak koca bir palavra. Gerçek şu ki; öbür yarımı kaybettim. Yerine koyabileceğim hiç bir değer, hiç bir varlık olmadığını biliyorum.. Peki ya sen, benim yerime koyduklarınla mutlu musun, huzurlu musun?

24 Eylül 2011 Cumartesi

Yaralarımı sağaltabilecek misin Verona?










Verona, Kuzey İtalya'da Venato bölgesinde yaklaşık 266.000  nüfuslu bir şehir.


Kuzeydoğu İtalya'nın en önemli turizm merkezlerinden biri.  Eşsiz bir mimarisi, doğal güzelliği ve  bolca kültürel etkinlikleri olan bir yer.

Alplerden çıkıp Garda Gölü'nden geçip gelen Adige Irmağının yaptığı bir kaviste yerleşmesi  nedeni ile pek çok görsel güzelliğe sahip ama bu nedenle tarihinde büyük sel baskınları da olmuş.

Havaalanı Verona'ya 5km kadar uzaklıkta.  Otel, motel pansiyon, önceden yer ayırtıldıktan sonra asla sorun değil . Ben  harika bir İtalyan ailesinin  kocaman evinde kiracı-pansiyoner denilebilecek bir konumda 8 ay kalmıştım.

Beş yıl önce, eşim işi nedeni ile uzun süreli ( 8 ay süren)  Uzakdoğu'da kalmak zorunda kalmıştı.Oralarda  bu kadar süre yapamayacağımı düşünüp çok sevdiğim İtalya'ya gidip farklı yaşam tarzlarını  ve  kültürlerini yakından tanımak istemiştim. Eşimin özlemi çok zor gelse de harika günler yaşadım. Biraz İtalyanca öğrendim, resim yaptım ve uzun yürüyüşlere katılıp  harika konserlere, operalara gittim. Günübirlik diğer ünlü kentlere de giderim diye planlamıştım ama tek başıma olduğumdan  ve Verona'nın güzellikleri beni fazlasıyla oyaladığından  hiç bir yere gitmeden tamamladım sekiz ayımı.
Unutmadan,
William Shakespeare'in "Romeo ve Juliet" hikâyesinde konu edilen Juliet'in evi'de Verona'da..Pek çok görülmeye değer yer var.

Şimdi tekrar  gidip sekiz ay olmasa da bir kaç hafta kalmayı düşünüyorum. Ancak bu  kez Verona  yaralarımı iyileştirir mi bilemiyorum.  Eşimden ayrılalı dokuz ay oldu. Hala bu duruma alışmış değilim..Bu kez  özlem  duygusuna, ona ve kendime olan kırgınlığım da eşlik ediyor. Kendime hala onu özlüyor olmamdan dolayı kırgınım. Ona neden kırgın olduğum ise bana kalsın...

12 Eylül 2011 Pazartesi

Artist: Alejandro Decinti

Alejandro Decinti Santiago de Chile 1973 yılında doğdu. Şili-İtalyan ressam, Şili Güzel Sanatlar Üniversitesi mezunu.

Şilili sanatçı Oscar Villalon ile birlikte, Villalon Resim Atölyesi kurdu.


 Eşsiz figüratifleri ile tanındı.  Farklı temalarda çalışmaları da var.






10 Eylül 2011 Cumartesi

Sinema Tarihinin En Çok Hayal Kırıklığı Yaratan Filmleri



Eski eşim bir kitap ve sinema tutkunuydu. Sinema tarihi konusunda çok bilgiliydi. Bir gün bir sohbetimiz sırasında ''bu güne dek çekilmiş filmlerden en çok zarar eden filmler hangileri acaba?'' diye sormuştum. Bana sekiz on film adı söylemişti ama ilk üçü aklımda kalmış. Daha sonra araştırdım, gerçekten de doğruymuş. Söylediği üç film en çok zarar eden yapımlarmış..
1-Su Dünyası/Waterworld (1995): Kevin Reynolds’ın yönettiği, Kevin Costner’ın başrolünü üstlendiği 229 milyon dolar bütçeli sinema tarihinin en pahalı yapımları arasında yer alıyor. Film için dünyanın sular altında kaldığı set özel olarak kurulurken, yapımcıya servete mal olmuş. Ancak film gösterime girdiğinde büyük bir hayal kırıklığına neden olmuş. Costner’ın ”gişe gemisini” batıran  yapımcısına 86.8 milyon dolar kaybettirmiş. Costner, bu filmden sonra da ”Postacı” adlı yapımda rol aldı. Bu film de toplam 63 milyon dolarlık zarara uğramış.  Öyle anlaşılıyor ki Costner'a  Oscar kazandıran Kurtlarla Dans filmi uğurlu gelmemiş..


2- Heaven’s Gate (1980): Yönetmenliğini Michael Cimino’nun üstlendiği film için United Artists Studios, kelimenin tam anlamıyla ”kesenin ağzını” açmış. Bu epik western filmde, kamera karşısına Kris Kristofferson ve Christopher Walken gibi iki dev oyuncu geçmiş. Filmin prömiyerinde aldığı kötü tepkiler üzerine yapım üzerinde 6 ay daha çalışılmış. Ancak seyirci hala memnun kalmamışi. Sonunda olanlar olmuş ve yapım dönemin parasıyla bir servet kaybetmiş.

3- Kleopatra/Cleopatra (1963): Sinema dünyasının iki dev ismi Liz Taylor ile Richard Burton’ın rol aldığı ”Kleopatra”, başlangıç bütçesinin 22 katına mal oldu. Çekimlerine Londra’da başlanan filmin çekimleri, Taylor’ın rahatsızlığı nedeniyle durdurulmuş. Yapımcılar, seti büyük zahmetlerle Roma’ya taşımışlar ve Taylor’ın iyileşmesi beklenmiş. Bu arada, iki yıldızın fırtınalı ilişkisi de filmin adeta ”lanetli bir yapım” ilan edilmesine neden olmuş. Sonunda filmin çekimleri bitmiş, ancak bu kez de bir çok sahne beğenilmeyerek çıkartılmış. Sonunda film yılın en çok izlenen filmi olsa da yapımcılarını yüksek maliyeti yüzünden 21 milyon dolar zarara uğratmış.

5 Eylül 2011 Pazartesi

Artist: David Hettinger, (1946)


Aurora, Illinois'te 1946 yılında doğan Amerikalı sanatçı 8 yaşlari civarında çizime başlamış.
Onun resimlerini görünce film kareleri tadında diye düşünmüştüm ki; biraz araştırınca çok doğru bir saptama yaptığımı öğrendim. Hep canlı modellerle çalışan sanatçının bir çok tablosu filmlere konu olmuş.