27 Şubat 2012 Pazartesi

Victor'u kaybedeli bir yıl oldu!

Anadolu Dervişi Victor Ananias



Victor’u  tanımak  için  bu  sayfayı  görün.
http://www.bugday.org/portal/index.php
O’nu  tv’de  bir  belgeselde  görmüştüm  ilk  kez.  Kaz Dağları’nda  küçük  bir  köyde  toprak ve doğa  adamı  olarak  yaşayan   biriydi.  Sıradan  toprak  insanlarından  ayrılan  yönü  ise  hiç tanımadığı insanların hayatlarına çabaları ile katkıda bulunmasıydı.  Çevresiyle  bütünleşmesine,  doğaya  ve  insanlara  verdiği  değerin  göstergesi  olan  yaşam tarzına  hayran  kalmıştım.
Victor Ananias’tan  söz  ediyorum.  Belki  adını  duyan  vardır ama yaptığı işleri  bilen  var mı ? Ya   bu  Anadolu'nun alçak gönüllü dervişinin  artık  aramızda olmadığını bilen var  mı? Televizyon  kanallarında  ana haber bültenlerinde , hele  hele  magazin  ağırlıklı programlarda  söz  edilmediğine  göre,  olduğunu  sanmıyorum.  Ben  de  bugün bir  gazetenin  hafta  sonu  ekinde  tarımla  ilgili  sayfasında  okudum ve çok  üzüldüm..
Türkiye'de yaşarken,  zaman  zaman  dünyayı  dolaşıyor,  köyüne  dönüp  nasıl  daha  yaşanılası  bir  dünya  oluşturabileceğimiz  konusunda  kafa   yoruyor   ve  insanlara  yol  gösteriyordu  bu  genç  adam.
Genetiği bozulmuş gıdalara karşı uzun yıllar mücadele etmiş. Yıllardır çıkarttığı Buğday dergisiyle, yaptığı aktivitelerle ve çeşitli dernek oluşumlarıyla organik tarımın ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışmış. Organik tarımı bıkıp usanmadan üretene, tüketene anlatmış. Organik ürünlerin insanlara ulaşması için gece gündüz çalışmış.
Yaşamını  araştırınca  şu  satırlar  çıktı  karşıma:
''O bir Dünya vatandaşıydı
Ege'nin küçük bir köyünde erdemli bir yaşamın peşine düştü. Hayatını bu ideali yaymaya adadı. İlk mesleği aşçılık oldu. Yemekteki izlerin peşine düşerek dünyayı dolaştı. Ama ayakları onu hep Anadolu'ya götürdü. Ege'nin yeşil ve verimli toprakları Victor Ananias'a farklı bir sır fısıldıyordu. Victor bu sırrın peşinde koştu. Nereye giderse gitsin Anadolu'ya geri dönüyordu.
Hayatı boyunca organik tarımın insanlara ve topluma faydalarını anlattı. Çalışmaları, Buğday Derneği ile sınırlı kalmadı. Çok çeşitli dernekler kurarak tüketiciye organik ürünleri sundu.''
Victor  gibi  insanlar  bu  dünya  için  çok  lazım.  Ne yazık  ki  onu  çok  erken  kaybettik. Toprak  ve  gönül  insanı  Victor,  huzur  içinde  uyu!

15 Şubat 2012 Çarşamba

Dünyanın en etkileyici yapıları

Chambord Şatosu “Chateau de Chambord”
Fransa kralı François için  av yaptığı zamanlarda  kullanması amacıyla  inşa edilmiş. Şatonun yapımı ve tasarımı ile ilgili bir çok iddalar var. Su kenarında ve muhteşem çimlerle kaplı yeşil bahçesiyle şato daha sonra kraliyet evi olarak da kullanılmıştır.



 Craigdarroch kalesi
Craigdarroch kalesi, İngilterede, Viktorya zamanı, varlıklı kömür baronu Robert Dunsmuir’in hanımı için bir aile evi olarak 1890lar’da inşa edilmiş. Yeşillikler içinde yüksek çatısı ve bacaları tam bir aile yaşantısı sürülecek bir ev diyebiliriz.



Matsumoto Castle
Matsumoto kalesi, Japonya’nın, Nagano bölgesinde, Matsumoto şehrinin tarihi kalelerinden biridir. Kalenin büyük kısmının, 1593 ile 1594 arasında tamamlandığı düşünülür. Kalenin siyah duvarları ve yayan kanatlarından dolayı karga kaleside denmektedir. Bir flatland mimarisinin örneğidir. Tam bir japon klasiği diyebiliriz. Sadece rüyalarınızda görebileceğiniz kadar muhteşem.



 Moritzburg kalesi
Moritzburg kalesi, küçük Moritzburg Dresden şehrinde 1542 yılında inşa edilmiş barok tarzı bir Alman kalesidir. Saxon’un Dük Moritzi için av binası olarak 1546 kullanılmış. Şato görünümlü bina göl kenarında doğa ile iç içedir. Şato etrafında küçük dinlenme ve müştemilak evleri bulunmaktadır.



San Lorenzo Manastırı
Escorial dağının ayağında olan San Lorenzo manastırın inşaat öncesi yerini İspanya Kralı 2. Philip tarafından seçilmiş. İspanyanın savaşta elde ettiği zaferlerden biri olan 1557 Aziz Quentin’in muharebesi zaferini anmak için bu görkemli muhteşem bina yapılmış. Bina inşaatı ilk köşe taşı 23 Nisan 1563′de konmuş. Tasarım ve inşaası Juan Bautista de Toledo tarafından başladı. 1667′de Toledo’nın olümünden sonra bina inşaatına Toledonun çırağı Juan de Herrere tarafından devam edilerek 1584 tamamlanmış. Bu muhteşem yapının toplam inşaat süresi 21 yıl sürmüş.

Kaynak Sayfa

8 Şubat 2012 Çarşamba

Bilim kurgu

 2300 'lü yıllar.  Dünya bir nükleer savaştan çıkmış, canlı türlerinin büyük bölümü yok olmuş. Yaşam alanları harabolmuş, pek çok yer yaşanamayacak hale gelmiş....

 Ya da, savaş falan olmamış ama  dünyanın dengesi öyle bir bozulmuş ki,  yaşam formları  alt üst olmuş.  Enerji krizi, çıkar çatışmaları vs derken  yerleşim yerleri tamamen deforme olup,  dünyamız  güçlülerin sözünün geçtiği, zayıfın ezildiği, yok olduğu, yasaların  hiçe sayıldığı  vahşi ve korunmasız bir yere dönüşmüş.  Her türlü saldırı, suç, kanunsuzluk hüküm sürmekte..
Eğer  bilimkurgu türünde bir kitap ya da film senaryosu yazıyor olsaydık bu ürkütücü durumları anlatan  tümceler uzayıp giderdi..
Bir de şu resimlere göz atarsanız çok daha fazla etkileneceğinizden emin olabilirsiniz.