Ne yazık ki terbiyeli ve saygılı insanların değeri bilinmiyor.
Pazarda rastladım onlara. Genç olanı, alışveriş arabasını hareket ettirince yaşlı olan öfke ile döndü ve çemkirdi. Oysa çarpma hatta dokunma bile olmamıştı. Yaşlı kadın ''Dikkat etsene bana çarpıyordun, önüne bak!'' diye azarladı kadını.
Genç olan:
- Dikkat ediyorum, size dokunmadım bile, yine de özür dilerim.
dedi.
Diğeri böyle kibarca karşılık verilmesine daha da kabalaşarak yanıt verdi
- Uzatma ! Dikkat ediyormuş, hıh! Konuşuyor bir de,
ben yaşlı bir insanım, düşerim müşerim, diye söylenmeye devam etti.
Genç kadın:
-Allah korusun, ama ben zaten dikkat ediyorum, çarpmadım ki,
deyince, yine azarlandı.:
-Uzatma dedim sana!
diyerek suratını iyice nalet bir şekle soktu ve gözlerim o an genç kadının yüzüne takıldı. Öyle incinerek bakıyordu ki, gözleri dolu dolu oldu, yutkundu ve bir şey söylemeden uzaklaştı. Belli ki günü zehir olmuştu. Benim de o an içim cız etti. Zarar vermediği halde özür dileyen, yaşlı cadıyı rahatlatmaya çalışan, içtenlikle ''Allah korusun'' diyen bu insan bu şekilde azarlanmayı hiç hak etmemişti.
Eğer o yaşlı kadının karşısında ''Ne konuşup duruyorsun bunak!'' diyen terbiyesiz biri olsaydı o kadından o davranışları görmezdi ama yine de doğru olanı yaptı. kutluyorum kendisini. Diğerine gelince, nefretle kınıyorum böyle insanları, hangi yaşta olurlarsa olsunlar.
16 Eylül 2010 Perşembe
13 Eylül 2010 Pazartesi
Ülkem Nereye?
Bir zamanlar, halk seçtiğini bir kalkanın üstüne oturtarak havaya kaldırır ve kral diye selamlardı. Ve neden ‘kralların sayısız gözleri, milyon tane kulağı, upuzun elleri ve pek hızlı ayakları’ olduğu söylenir? Hep Argos’a, Gerien’e, Midas’a ve ozanların övdüğü daha başkalarına benzedikleri için mi? Hiç de değil, bu söz devletin iyiliği için gözlerini, kulaklarını, olanaklarını, yetkilerini krala ödünç vermiş olan bütün halktan ötürü söylenmiştir.
Bir ülkede dalkavukluğun sağladığı çıkar,
dürüstlüğün sağladığı çıkardan daha verimli olursa o ülke batar.
(MONTESQUİEU)
Halk kralı yüzüstü bırakıversin, hemen yere devrilir; eskiden kulağı ve gözü pek üstün görünürken, güçlü olabilecek en iyi durumda bulunurken, böyle görkem içinde yüzerken, bir anda kötüler ve pek zebun düşer.”
Stephanos Junios Brutos
Bir ülkede dalkavukluğun sağladığı çıkar,
dürüstlüğün sağladığı çıkardan daha verimli olursa o ülke batar.
(MONTESQUİEU)
7 Eylül 2010 Salı
Asalaklar
Kendine ve başkalarına saygısız pis asalaklar. Sayı olarak çok da az değilsiniz ne yazık ki. Bir bardak çay, bir sigara için bile şaklabanlık yaparsınız. Sizi yedirip içirecek insanların yanından ayrılmazsınız ama nedense eliniz hiç cebinize gitmez. Siz ödemek ister gibi yapıncaya dek görgülü insanlar çoktan öder hesabı. Üstelik böyle olunca, gözlerinizdeki parlamayı saklayamazsınız bile.
Ne yapar eder kendinizi davet ettirirsiniz. Yer içersiniz de aklınıza ''ben de beklerim'' demek gelmez. Balkonunuzda kahvaltı ederken size selam veren bir tanıdığınıza ''buyrun birlikte kahvaltı yapalım'' diyecek inceliğiniz yoktur sizin. İncelik bir yana, ödünüz kopar gelir de bir fincan çayınızı içer diye ama siz böyle bir daveti hiç geri çevirmezsiniz. İhtiyacınız olsa bu kadar batmazdı asalakça davranışlarınız. Gerçi onurlu insan ihtiyacı olsa bile yapamaz sizin yaptıklarınızı. Öylesine sıkıldım ki bu tür davranışlarınızdan, sizleri yakınımda görmek istemiyorum. Sizleri yedirip içirmektense sokaktaki hayvanları doyururum. Öylesine içten ve minnetle bakıyorlar ki gözlerimin içine. Üstelik tok oldukları zaman yemiyorlar bile.
Ne yapar eder kendinizi davet ettirirsiniz. Yer içersiniz de aklınıza ''ben de beklerim'' demek gelmez. Balkonunuzda kahvaltı ederken size selam veren bir tanıdığınıza ''buyrun birlikte kahvaltı yapalım'' diyecek inceliğiniz yoktur sizin. İncelik bir yana, ödünüz kopar gelir de bir fincan çayınızı içer diye ama siz böyle bir daveti hiç geri çevirmezsiniz. İhtiyacınız olsa bu kadar batmazdı asalakça davranışlarınız. Gerçi onurlu insan ihtiyacı olsa bile yapamaz sizin yaptıklarınızı. Öylesine sıkıldım ki bu tür davranışlarınızdan, sizleri yakınımda görmek istemiyorum. Sizleri yedirip içirmektense sokaktaki hayvanları doyururum. Öylesine içten ve minnetle bakıyorlar ki gözlerimin içine. Üstelik tok oldukları zaman yemiyorlar bile.
Sınav Rezaleti
Rezil eğitim sistemimizin baş belası sınavlar hayatın her alanında uygulanıyor ülkemizde. İnsanların yaşamını belirleyecek türde önemli bazıları. İnsanların ileri eğitim alıp alamayacakları, alanlarıı, meslekleri, kadro alıp alamıyacakları, sürücü olup olamayacakları sınavlarla belirleniyor. Adam gibi, layıkı ile uygulansa amenna. İşte son yaşananlar. Koca koca sorumlu kuruluşlar ve kariyer sahibi kişiler, utançlarını itiraf etseler de etmeseler de koca bir ayıp ve ders alınması gereken bir durum söz konusu. Çünkü uyanıkların ve çıkar elde edenlerin kat kat fazlası mağdurlar var. Utanın ve düzeltin yanlışlarınızı. Yaz boz tahtası yaptığınız eğitim sistemini çağdaş ve adaletli bir sisteme dönüştürmek için ne gerekiyorsa yapın. Politik hesaplarla oraya gelmiş olanları değil, yeterli donanıma sahip insanları bakan olarak görmek istiyoruz. Gerçi bu zihniyetin donanımlısı da milletin hayrına değil başka amaçların hayrına çalışır ama mevcut olanlar olabileceklerin en kötüsü..
2 Eylül 2010 Perşembe
Tarihin En Ünlü Söylevlerinden Biri
Aynı zamanda asker olan İngiliz devlet adamı ve siyasetçi Oliver Cromwell, birbirleriyle klik çatışmaları ile vakit geçirip hiçbir siyasi karar alamıyan, hatta yeni parlamento üyelerini seçimi konusunda da bile bocalayan Parlemento'yu 20 Nisan,1653de 40 tüfekli asker getirerek bir söylev verdikten sonra feshetmiştir. Bu söylevin sözleri şunlardır:
Acele Edin ve Defolup Gidin......'Oturumunuzu sonlandırmaya geldim. Meclisi yaptığınız her icraat ile kirletmenize ve şerefsizleştirmenize artık kalıcı bir son vermeye geldim. Siz ki fitneci, fesatçı, meclis üyeleri, siz ki iyi bir hükümet olmak dışındaki her şey!! Kiralık sefil yaratıklar, zavallılar, ülkenizi en küçük şahsi çıkar adına satılığa çıkaranlar, birkaç kuruş için Tanrı'ya ihanet edenler, içinizde bir parça da olsun erdem kalmadı mı? Bir parça vicdan da mı yok? Atım kadar bile dindar değilsiniz! Altın sizin yeni Tanrınız olmuş! Satılığa çıkarmadığınız bir değer de kalmadı.. Ulusunuz adına iyi bir şey düşünemez misiniz? Sizi çıkarcı sürüsü, bulunduğunuz bu kutsal meclisi, o varlığınızla kirletiyorsunuz! Tanrının kutsadığı bu meclisi, ahlak yoksunu davranışlarınızla hırsızların ini haline çevirdiniz! Halkın size verdiği yetkiyi kötüye kullandınız. Siz ki, halkın umutsuz dertlerine çare olmalıydınız. Kendiniz halka en büyük dert kaynağı oldunuz! Ama ülkeniz beni asırlardan beri temizlenmemiş bu ahırı temizlemeye çağırdı! Ve bu gücü de bana Tanrı verdi. Bu şeytan ocağını yönetmeye geldim. Vay halinize! Şimdi derhal defolun!!! Acele edin rüşvetin köleleri! Acele edin, gidin!Süslü saltanat eşyalarınızı alın ve defolup gidin!..
1 Eylül 2010 Çarşamba
Sabah Haberleri
Sabah haberlerini izliyorum Tv'den içim kalkarak. Bir fincan çay zehir oluyor sanki. ''Nasıl bir ülkede yaşıyoruz, insanlarımız ne hale gelmiş?'' diye kahroluyorum. Hemen hemen hiç iç açıcı bir haber yok.
16 saat aralıksız çalışan işçinin evet içerikli pankartı yenilerken kuleden düşüp ölmesi çok acı. İki çocuklu geçim sıkıntısı içindeki işçi ailesinin dramı çok da alışılmadık değil.
Bir kadının kuyumcuyu soyması, yine bir yaşlı kadının çöp ev haline getirdiği evine belediyenin müdahalesi sırasında attığı çığlıklar ..''Ben bilim kadınıyım, evime bu şekilde giremezsiniz'' diyor..Belli ki ruh sağlığı yerinde değil. Bunlar nisbeten katlanılabilir türden haberler.
Dağdan inip bir keçiye tecavüz eden insanı anlatıyor spiker, görüntüler eşliğinde..Sahibi kesip hayvan barınağına vermekten söz ediyor. Zavallı keçi masum masum bakıyor. Ya bu insanlık dışı eylemi yapan sözde insana ne olacak? Muhtemelen hasta olduğu öne sürülerek beraat edecek. İnsanlık yerlerde sürünüyor.
Sınırda bir yerlerde bir şahin bulunuyor; kaçakçılar tarafından gözleri dikilmiş durumda. İnanılır gibi değil. Gözleri açık olursa geri döner diye zavallı hayvanın gözlerini dikmişler canlı canlı. Bunları yapabilenlere insan denir mi?
Tüm bunlar sabah haberlerinde iletilenler. Kim bilir daha neler oluyor ülkemde. Ne hırsızlıklar, tecavüzler, işkenceler.. İnsanın ruh sağlığını koruması çok zor bütün bu olup bitenler karşısında.
Yasalar, toplumsal yaptırımlar vs. yeterli gelmiyor demek ki. Eğitim ve güçlü bir sosyal yapıya ihtiyacımız var. Ayrıca tepkisiz toplum olmamızın cezasını çekiyoruz belki de. Bizimle ilgili olsun ya da olmasın çarpıklıklar, yanlışlıklar karşısında sessiz kalmak yerine doğruyu savunmak ve birlikte hareket etmek gerektiğini unutmamalıyız.
16 saat aralıksız çalışan işçinin evet içerikli pankartı yenilerken kuleden düşüp ölmesi çok acı. İki çocuklu geçim sıkıntısı içindeki işçi ailesinin dramı çok da alışılmadık değil.
Bir kadının kuyumcuyu soyması, yine bir yaşlı kadının çöp ev haline getirdiği evine belediyenin müdahalesi sırasında attığı çığlıklar ..''Ben bilim kadınıyım, evime bu şekilde giremezsiniz'' diyor..Belli ki ruh sağlığı yerinde değil. Bunlar nisbeten katlanılabilir türden haberler.
Dağdan inip bir keçiye tecavüz eden insanı anlatıyor spiker, görüntüler eşliğinde..Sahibi kesip hayvan barınağına vermekten söz ediyor. Zavallı keçi masum masum bakıyor. Ya bu insanlık dışı eylemi yapan sözde insana ne olacak? Muhtemelen hasta olduğu öne sürülerek beraat edecek. İnsanlık yerlerde sürünüyor.
Sınırda bir yerlerde bir şahin bulunuyor; kaçakçılar tarafından gözleri dikilmiş durumda. İnanılır gibi değil. Gözleri açık olursa geri döner diye zavallı hayvanın gözlerini dikmişler canlı canlı. Bunları yapabilenlere insan denir mi?
Tüm bunlar sabah haberlerinde iletilenler. Kim bilir daha neler oluyor ülkemde. Ne hırsızlıklar, tecavüzler, işkenceler.. İnsanın ruh sağlığını koruması çok zor bütün bu olup bitenler karşısında.
Yasalar, toplumsal yaptırımlar vs. yeterli gelmiyor demek ki. Eğitim ve güçlü bir sosyal yapıya ihtiyacımız var. Ayrıca tepkisiz toplum olmamızın cezasını çekiyoruz belki de. Bizimle ilgili olsun ya da olmasın çarpıklıklar, yanlışlıklar karşısında sessiz kalmak yerine doğruyu savunmak ve birlikte hareket etmek gerektiğini unutmamalıyız.
Ülkemizde Sanat ve Sanatçı
Ülkemizde gerçek sanat ve sanatçı popülizme, arabesk ifadelere ve taklitçiliğe yenilmiş durumda ne yazık ki... Yani Atatürk'ün sanata ve sanatçıya değer veren bir ülke olmamız hayali gerçekleşemedi.
Kanıtı mı?
Gerçek sanatçılarımız mutsuz.
Tv' de izletilenlerin yüzde doksanı popülizm, arabesk ve taklitçilik içeren yapımlar.
Kitap okuma alışkanlığımız yok. Kütüphaneleri, müzeleri, sergileri pek sevmiyoruz. Klasik müziği, operayı , baleyi hemen hemen hiç tanımıyoruz.
Sonuç olarak sanata ve sanatçıya değer veren bir toplum değiliz
Çıkıp sorun insanlara; kaçı bir ressamın, bir yontu sanatçısının, bir bestecinin adını söyleyebilir? Öte yandan sabun köpüğü dizilerin tüm (sözde) kahramanlarını eksiksiz sayan pek çok insan olacaktır. Elbette sanat ve sanatçıya değer verilmemesinin tüm vebali halka yüklenemez. Geçim sıkıntısı içinde olan , düşük eğitim düzeyli insanların çoğunlukta olduğu bir ülkede sanatsever olmak pek kolay değil. Yine de bilinçli bir eğitim ve kültür politikası ile ve medyanın doğru yönlendirmeleri ile daha kültürlü, sanata değer veren bir toplum olma yolunda başarılar elde edilebilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)