Günlerdir sabırsızlıkla bekliyordum aday listelerinin açıklanmasını. Şaşırdım mı? Hayır. İçime sindi mi? Hayır. Bana ters gelen, hayal kırıklığı yaşatan tercihleri ya da dışlamaları değerlendirirken , teoride ve pratikte çatışan gerçekleri de göz ardı etmemek gerektiğini biliyorum. Şöyle ki, öncelikle siyasi parti açısından hedef en çok oyu alabilmek. Yani bu işler ince hesaplar gerektirir. Listelerin belirlenmesinde, hak edenin yer almasından çok, oy hesapları ve parti içi güç çekişmelerinin belirleyici olacağını çocuklar bile tahmin edebilir.
Diyelim ki inandığınız parti, dünyanın en tutarlı kararlarını alıp en adaletli listelerini hazırladı ve ‘’ne iyi, ülke insanı bu durumun bilincine varıp tereddütsüz oyunu kullanır’’ desem kim inanır bana? Hiç kimse.. Çünkü , bu ülke insanının hangi koşullarda , hangi kıstaslarla oy verdiği gerçeğini herkes bilir. İşte o bilmem hangi sebepten bu insanları başa geçirme ve sonunu görememe kronik rahatsızlığı modundakilerin oyları çoğunlukta olduğuna göre, listelerde oynanan oyunları tartışmaya gerek var mı? Bir de kararsızlar var tabii ki. Kararsızların ve her iki tarafa da eşit uzaklıkta bulunan, kendinin de ne olduğunu pek bilemeyenlerin oylarını tırtıklamak bile önemli partiler için.
Bana göre, ‘’Ne yapsam? Kime oy versem?’’ Handikabı ise sadece listelerde olan ya da olmayan isimlerden kaynaklanmıyor. Gerçi bazı isimlerin olup olmaması son derece içimi acıtsa da, özellikle son dönem dış politikada yaklaşımlar ve ABD’ye yaranma çabaları yüzünden, zaten siyasi duruş olarak bana güven veremeyen CHP’yi nasıl değerlendireceğimi bilemiyorum.
Çünkü, yüzde on barajı nedeniyle, oyumun boşa gitmesini istemiyorum. Yani istemeye istemeye CHP’ye oy vereceğim. Altı ok çizgisinden gitgide uzaklaşan, bazı uygulamaları ve söylemleri ile AKP’den pek de farklı olmayan bir partiye kerhen oy vereceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder