Çalışan kadınsanız, artı yazıyor ve çiziyorsanız, ev işlerini mutlaka sistemli yapmak, belli bir düzeni sağlayıp bu düzeni sürekli kılmak zorundasınız. Bu sistemi oluşturamadığınız, işleri aksattığınız zaman huzursuzluğunuz mutsuzluk boyutuna ulaşıyorsa yardım almak zorundasınız, başka yolu yok.
Zaman zaman yardıma ihtiyaç duyup ev işleri için yardımcı aldığım oldu. Sayılarını tam olarak anımsamıyorum ama gündelikçi olarak, farklı evlerde, farklı karakterde ve yaşlarda epeyce emekçi kadınla tanışmış oldum bu güne dek. Bazıları aileden biri gibi oldular, sevgimi saygımı kazandılar. Bazıları ise zaafları, karakterlerindeki olumsuzluklarla beni üzdüler.
Emeğin değerini bilen, her işe saygı duyan biri olarak onların en iyi koşullarda yorulmadan, yıpranmadan, kendi evlerinde gibi işlerini yapmalarını istedim. Bir tabloyu tamamlamak için gözlerim çift görecek kadar yorulmuşken verilen bir fincan çay için elini öptüğüm de oldu, evine kadar arabamla götürdüğüm de. Asla yaptıkları işi kendi işimden daha değersiz görmedim. Hak ettikleri ücretleri fazlası ile verdim. Yapı olarak insanlara emir verebilen, katı ve kuralcı davranan biri olmadığım için bazıları ile ilişkilerimde hayal kırıklığı yaşadım. Örneğin birinin, kendisine benim kadar değer vermeyen, neredeyse acımasızca davranan başka biri için canla başla çalıştığı halde, bizim evde yapması gereken işleri geçiştirdiğini gördüm kaç kez. Diğer işvereni benim akrabam olduğu için bu durumu gözlemlemiştim. Bir başkası çok sigara içen, çok konuşan bir hanımdı. Sağlığı için kaygılanıp defalarca uyarmıştım. Yine bir başkası soframa buyur ettiğim zaman hayret etmiş, şimdiye dek hep ayrı yedirildiğini söylemişti. Onlarla birlikte en az onlar kadar iş yaptığım bile olmuştur.
Kimi görgülü ve gururlu, kimi fırsatçı, kimi sessiz, kimi ağzı kalabalık kadınlardı. Hepsinin kendine özgü öyküleri, çıkmazları, umutları, handikapları vardı. Emeği ile para kazanan, çoluğu çocuğu için bu ağır işi yapan, eğitimi, sosyal güvencesi olmayan, çoğu kez bir iş makinesi gibi görülen bu kadınlara saygı duyuyorum.
İz bırakanları sık sık anarım. Hala iletişim kurduğum görüştüklerim var. Örneğin Huriye.
Onu yeni taşındığım, lisansüstü diplomamı almak için sabahlara dek çalıştığım ve sık sık uçak yolculuğu yaptığım günlerde buldum. Umudu kesmişken, hızır gibi yetişmişti. Üstelik insan olarak da, çalışan olarak da, aradığım tüm özelliklere sahipti. Henüz tam yerleşilmemiş bir evle, tuğla gibi ders kitapları ile ve tanımadığım bir çevre ile eşimin yurt dışı iş seyahatleri yüzünden tek başıma boğuşuyordum o günlerde. Ev yuvaya dönüşmemişti bir türlü. Yerleşmeyi yalnız başıma başarmam olanaksızdı. Pazar yerinde süt aldığım köylü kadına çekinerek sormuştum; ” evde çalışacak bir hanım arıyorum” diye..Şöyle bir süzüp, buralarda zor, bizim zenginlerin kendi beslemeleri var, gine de soralım bakalım, ”Sen kimin nesisin? Necisin?” diye bir güzel sorguya çekmişti. Evi de tarif edip bir daha kimseye sormamıştım. Zaten tanımıyordum kimseyi. Beş altı gün sonra kapım çalındı. Güneşten kızarmış, yuvarlak yüzüyle, kaşları hafif çatık güzel bir köylü kadın vardı kapıda.
-Melek abam yolladı beni..
diyordu.
Melek kim?
diye sordum.
-Pazarda süt, peynir satar. Yukarı köylüyüz biz. Ev işine hiç gitmedim ben amma eyi bilirim temizliği.
İşte öyle tanıdım Huriye’yi. Meğer ne çok çekinmiş, ”Ahlaklı iyi insanlar mı? Evlerine girip onların işçisi olacağım, ya yaramaz insanlarsa ? Gaçar giderim o vakit” dediydim , diyor.
Huriş’i size anlatmak isterim.
Can kız; emeği ile, dürüstlüğü ve gururu ile bizi kendine hayran bırakan küçük anne, kız kardeşim olsan seni ancak bu kadar sevebilirdim.
11 Yorum
Kategorisi Huriye