22 Temmuz 2011 Cuma

Elsa ile Aragon


Yüzyılın  en  büyük  aşkları denilince  ilk  aklıma  gelendir  onlar....
Moskova'da, 1896'da doğan  Elsa Letonyalı bir Yahudi  ailesinin  kızıymış.   İç  mimarlık  okumuş. 1917 devriminden bir yıl sonra Moskova'da görevli Fransız  subayı Andre Triolet  ile Paris'te  evlenmiş.  Evliliği  yalnızca  iki yıl  sürmüş.
Ve bir gün... La Coupole lokantasının barında, Louis Aragon ile göz göze gelmişler. Aragon, Elsa'dan ; Elsa, Aragon'dan  çok  etkilenmiş.. Sanıyorum gözleri  ile  konuşmuşlar. Birbirlerine bakarken kendilerini görüyorlardı belki. Boşuna yazmadı herhalde Aragon, "Elsa'nın gözleri..." şiirini.
Aragon  son  yüzyılın en büyük ozanlarından.  Dada ve sürrealizm sanat akımlarının öncülerinden, yazar, şair  ve eleştirmendi.  1939’da  evlenen  çift  gerçek  anlamda  bir  efsane  olmuş. Montparnasse'daki Istria oteli  aşk  yuvaları  olmuş. O yıllarda şair, yazar  çizer takımı otellerde yaşarmış daha çok. Ama  bir  yuva  özlemi  duymakta  olan  biricik  aşkına   orman  içinde  bir  ev  vermek  istemiş Aragon. ‘’ Benim  küçük  öksüzüm’’  dediği kadını  mutlu  etmek  en  büyük  amacı. Dostları fotoğrafçı Cartier Bresson'dan  altı  hektarlık  bir  orman içinde  eski  bir su  değirmeni satın  almışlar.  İç  mimar  olan Elsa  döşemiş  değirmenden bozma evi.
Picasso, Fernand Leger, Pablo Neruda, Paul Elouard, François Nourrissier, Jean Richard Bloch, değirmenin sürekli konuklarıymış. Hatta Abidin Dino ve Nazım Hikmet de geçmişler değirmenden.
16 Haziran 1970 günü, Elsa gözlerini dünyaya kapamış. "Kızıl At"ın sayfalarına yazdığı gibi, değirmenin bahçesine gömülmüş. On iki yıl sonra Aragon da yanına gelmiş. İki aşık, özel bir yasayla o bahçede yatıyorlar artık.
Ünlü değirmenin içinde, zaman Elsa'nın öldüğü gün durmuş gibi. Aragon'un mor kravatı bir etajerin üstüne atılmış. Kravatın yanında Pablo Neruda'nın onlar için düzenlediği fantezi bir aşk mönüsü var. Dışarda ise Rostropovitch'in, Elsa bahçeye gömülürken çaldığı Bach müziği ve Elsa'nın çok sevdiği bülbül sesleri duyuluyor hâlâ.
ELSA'NIN GÖZLERİ
 
 Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de
Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm
orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm
Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerindeUçsuz bir denizdir bulanır kuş gölgelerinde
Sonra birden güneş çıkar o bulanıklık geçer
Yaz meleklerin eteklerinden bulutlar biçer
Göklerin en mavisi buğdaylar üzerindeKaranlık bulutları boşuna dağıtır rüzgar
Göklerden aydındır gözlerin bir yaş belirince
Camın kırılan yerindeki maviliğini de
Yağmur sonu semalarını da kıskandırırlarBen bu radyumu bir pekbilent taşından çıkarttım
Benim de yandı parmaklarım memnu ateşinde
Bulup yeniden kaybettiğim cennet ülke
Gözlerin Perumdur benim Golkondum, Hindistan'ımKainat paramparça oldu bir akşam üzeri
Her kurtulan ateş yaktı üstünde bir kayanın
Gördüm denizin üzerinde parlarken Elsa'nın
Gözleri Elsa'nın gözleri Elsa'nın gözleri.
ARAGON
ELSA'YA ŞİİRLER 
 Sana büyük bir sır söyleyeceğim
Zaman sensin
Zaman kadındır ister ki
Hep okşansın diz çökülsün hep
Dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına
Bir taranmış
Bir upuzun saç gibi zaman
Soluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi
Zaman sensin uyuyan sen şafakta ben uykusuz seni beklerken
Sensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi
Ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın
Bu durdurulmuş zamanın işkencesi mavi çanaklarda kan gibi
Bu göz susuzluğundan sen yürürken odada
Bense bilirim büyüyü bozmamak gerektiğini
Daha beter seni kaçak
Seni yabancı bilmekten
Aklın ayrı bir yerde gönlün ayrı bir yüzyılda kalmaktan
Tanrım ne ağırdır sözcükler Asıl demek istediğim bu
Hazzın ötesinde sevgim hiçbir zararın erişemeyeceği yerde bugün sevgim
Sen ki benim saat-şakağımda vurursun
Boğulurum soluk alıp vermesen
Tenimde bir duraksar ve yerleşir adımın
Sana büyük bir sır söyleyeceğim Her söz
Dudağımda bir dilenen zavallı
Acınacak birşey ellerin için kararan birşey bakışının altında
İşte bu yüzdendir sık sık seni seviyorum deyişim
Boynuna takabileceğin bir tümcenin o parlakca kalp kristali
Kaba konuşmamdan gücenme benim Bu konuşma
Ateşte şu tatsız cızırtıyı çıkaran sudur o kadar
Sana büyük bir sır söyleyeceğim Bilmem ben
Sana benzeyen zamandan söz açmayı
Bilmem senden söz açmayı bilir görünürüm
Tıpkı uzun bir süre garda
El sallayanlar gibi gittikten sonra trenler
Bilekleri sönerken yeni ağırlığından gözyaşlarının
Sana büyük bir sır söyleyeceğim Korkuyorum senden
Korkuyorum yanın sıra gidenden Pencerelere doğru akşam üzeri
El kol oynatışından söylenmeyen sözlerden
Korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan korkuyorum senden
Sana büyük bir sır söyleyeceğim Kapat kapıları
Ölmek daha kolaydır sevmekten
Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam
Sevgilim.
ARAGON

Hiç yorum yok: