25 Eylül 2011 Pazar

Ayrılık sonrası



Sahildeki küçük , durağan kasaban senin olsun. Kırık pişmanlıklarım ve çaresizliğimse benim.. Küçük bahçen, zeytin ağaçların, ellerimle diktiğim yabani sıklamenler senin olsun. Ben anılara bile dayanamıyorum, gerçeği sende kalsın. Sabahları tırmandığımız dağ yolu da senin olsun ya da her sabah yürüdüğümüz sahil yolu ve sonunda ulaştığımız çok sevdiğin sıcak ekmeklerle dolu fırın.. Hepsi senin olsun. Bir poğaça da benim için al ve bekleşen aç kedilerle paylaş birazcık hatırım kaldıysa.. Demli çaylar içtiğimiz sahil kahveleri, denizin yanıbaşında kızarmış balık yediğimiz mütevazı otel lokantası..... Hepsi, hepsi senin olsun..Senin olsun; ben kırılmışlığımla, yalnızlığımla başetmeye çalışırken bunları düşünmek istemiyorum. Belleğimde kalan o görüntüler, o film kareleri sadece acı veriyor ve yaralarımı sağaltmıyor. Sen madem dayanabiliyorsun bensiz o ortamlarda yaşamağa, yaşa gönlünce..

Büyülenerek etrafı seyrettiğimiz Zeus Sunağı'nda geçen anlarımızı anımsıyor musun? Zeus tanığım olsun sevdim seni. Hesapsız kitapsız ve kendim gibi bilerek.. Aklımın ucundan bile geçmedi başka türlüsü. Yanımdayken mutluydun, huzurluydun.. Yüzüme bakınca yüzün aydınlanırdı. Sen nasıl altı yıldır dünyamı aydınlatan ışığım oldunsa, ben de senin için öyleyim sanıyordum. Çünkü bunu yalnız sözlerinle değil, yüzünün her çizgisi ile, her davranışınla söylüyordun. Bu kadar çok sevilmeyi hak edecek ne yaptığımı sorduğum zaman, gülümsüyordun . ''Ben'' olmamın yeterli olduğunu söylüyordun. ''Karım, Karıcığım'' derken yüzünde güller açıyordu.

Peki ne oldu? Yanında ol(a)madığım zamanlarda ne oldu da bitti bu rüya? Rüya diyorum, çünkü bugün bambaşka bir durumdayım.. ''Asla ayrılamayız'' derken, bir daha hiç karşılaşmayacağımız gerçeği ile yaşamak zorundayım. Tabii ki buna yaşamak denirse.

Belki inanmayacaksın ama yine de senin iyi olmanı dilemekten alıkoyamıyorum kendimi. Bir başkası bu durumu yaşasa ve böyle hissettiğini söylese ''olacak şey değil'' derdim. Yadsımayı bırak, kınayıp aşağılardım bile.. Ne var ki böyle hissediyorum..Özlüyorum, merak ediyorum ve tüm incinmişliğime karşın iyi ve mutlu olmanı istiyorum. Hem de bütün kalbimle....

Doğru olanı yapıyoruz, iletişimsizliği tercih ediyoruz. Özellikle ben istemiştim böyle olmasını. ''Sakın arayıp sorma, işler yolunda gitmezse beni arama!'' diye kesin talimatlar vermiştim. Oysa hiç haber alamamak ne zormuş. Nasıl olduğunu bilmemek bir handikapmış. Ne yalan söyleyeyim, gururu mururu unutalı çok oldu. İki satır haberin gelse kendime geleceğim.. Belki yanıt yazmam ama senden haber almayı çok isterdim...Varsayımlarla yaşamak zihnimi karmakarışık ediyor. Zeki, güçlü, kararlı kadın olmak koca bir palavra. Gerçek şu ki; öbür yarımı kaybettim. Yerine koyabileceğim hiç bir değer, hiç bir varlık olmadığını biliyorum.. Peki ya sen, benim yerime koyduklarınla mutlu musun, huzurlu musun?

3 yorum:

Nilgün Torunoğlu dedi ki...

Ne diyebilirim bilmiyorum ki:( Senin kadar ince bir insanın kırılmışlığı karşısında sözcüklerim teselli vermekten uzak kalacak. Zaman ilacın olsun,güzel anılar ise yarana merhem. Sevgiler...

Begonvilli Ev dedi ki...

Sevgili Yasemin, ayrılıklar zordur. Sizin sanatçı kişiliğiniz bunu atlatmanıza yardımcı olacaktır. Muhteşem şiirlerinize, resimlerinize yansıyacaktır duygularınız ama biliyorum ki bir o kadar da üzülecektir duyarlı yüreğiniz. Aslında asıl kaybedenin de pek iyi olmadığını düşünüyorum.. Ne olur, iyi olun...

havas06 dedi ki...

Nasıl içtenlikli bir anlatımdır.. Yazabilmek ne güzel.. Yazmak acıyı alır.. Sadece günlerin geçmesini bekleyin. Gün gelecek acı ince bir kedere dönüşecek.. Sabırlar diliyorum..